27 Aralık 2012 Perşembe

Mutlaka, farklı evlerin önünden geçip aynı yola çıkacağız seninle.

Aynı zamanın bölünmüş yalnızlığından bana düşen payında çarptım sana. Yeni oyuncağını eline almış çocuk gibi bütün sevinçleri doldurdum göğsüme. Adının aklıma düşmediği o bir iki kısa zamanın gerisinde kalanda şarkılar çaldı durdu. Koştum, yürüyemedim, duramadım, koştum suyun üstünde. 

Her ne olursa seninle ilgili, şenliğine düştüm o kapı önünün. Ellerimi kavuşturup göğsüme, seyrettim gerçek üstü saçma sevinçli kendimi. Fotoğraflar oluştu duvarlarda, boş kitaplar doldu asla yazılamayacak olan cümlelerle, dünya bir topaç gibi döndü, gecesi gündüzü karıştı aklımda. Eline düştüm olmaz sandığım mutluluğun. 

Seni severken ben,

sarhoş gibi mutluyum. 

İstanbul, 27.12.2012


10 Aralık 2012 Pazartesi

Artık yürüme.

Sonuna geldik çünkü. Baya baya son cümlelerin başı göründü, ''üzer'' dediklerin ''alışırlar elbet''e döndü. Çocukluğun, önemliymiş gibi davranılmazsa hayata katlanma eşiğini düşüren bir zaman dilimi olmasından başka bir de o dünyayı avuç içi kadar sanma hali vardır ya, avuç içinin acımasına daha zaman vardır. İşte o yıllar ve bir de bu yıllar arası gözümü diktiğim manzara siliniyor.

Yarın bir isim olacağım, ertesi gün bir anı, bir sonraki gün yeni duyulan bir haber ve sonraki günlerde bir yerde kazınmış bir isim olarak kalacağım. Elimi kolumu kaptırdığım, yüreğimi ezdirdiğim, aklımı başımı kaybettiğim o aşk kocaman bir hadisenin altında toz olacak. Bir zaman dilimine ait korkular bir sonrakine düşerken kayboluyorlar. Ya artık çok yaşamışlıktan ya umursamamaktan. O her neyse bir güven veriyor ki insana o bütün bitmişliğin, o bütün yığılma hali içerisinde sonuna tutunuyorsun, en korktuğunun dudaklarına 15 yaş tedirginliğin ile yaklaşıyorsun.


nedendir hiç bilmem
hiç bilemedim
kış neden gelir, kahve neden soğur

aşığım diyenim olmadı, duydum da hani eski bir cümle gibi işte
sonra ne zaman öleceğime takıldı aklım sonra neden yaşadığıma
sonra seni nasıl tanıdığıma, ardından her şeye sığmaya çalıştım, olmadı
imkan verseler kendimi bi yere atıp kaçardım da yerimden kalkamadım
kendini sevmemeli insan, kendini sevmeye çalışmalı yoksa hep yalan dolan
çok da anlatmamalı, yalan söylemek değil de biraz susmalı çoğu zaman

4 Aralık 2012 Salı

yürüdüm

yapacak başka bir şey yoktu zaten

sonra barışan çocukların coşkusu vardı biraz
biraz seninle beni küstürmüştü büyümek
büyümek deyince öyle koca koca insanlar değildik
sığamadığımız dünyaydı, birimizi dışarıda bıraktı

bir şarkı var bilir misin?
işte o şarkı, ne geldiyse aklına işte o
onu söyleyen de aşık olmuştur sana
ondan öyle ölümü öper gibi söylemesi
sonra bi sigara yakmışsındır şimdi
dünya yansın istersin, herkes ölsün
ben sen ölme isterim, bi sigara yakarım

bir başkasına da aşık olma isterim, kıskanırım
kimseye söylemem, dilimi dolarım adına
beni sev isterim aslında, isteyemem.

geriye döndüm

gidilecek bir yer yoktu zaten


istanbul, 28.11.2012