10 Aralık 2012 Pazartesi

Artık yürüme.

Sonuna geldik çünkü. Baya baya son cümlelerin başı göründü, ''üzer'' dediklerin ''alışırlar elbet''e döndü. Çocukluğun, önemliymiş gibi davranılmazsa hayata katlanma eşiğini düşüren bir zaman dilimi olmasından başka bir de o dünyayı avuç içi kadar sanma hali vardır ya, avuç içinin acımasına daha zaman vardır. İşte o yıllar ve bir de bu yıllar arası gözümü diktiğim manzara siliniyor.

Yarın bir isim olacağım, ertesi gün bir anı, bir sonraki gün yeni duyulan bir haber ve sonraki günlerde bir yerde kazınmış bir isim olarak kalacağım. Elimi kolumu kaptırdığım, yüreğimi ezdirdiğim, aklımı başımı kaybettiğim o aşk kocaman bir hadisenin altında toz olacak. Bir zaman dilimine ait korkular bir sonrakine düşerken kayboluyorlar. Ya artık çok yaşamışlıktan ya umursamamaktan. O her neyse bir güven veriyor ki insana o bütün bitmişliğin, o bütün yığılma hali içerisinde sonuna tutunuyorsun, en korktuğunun dudaklarına 15 yaş tedirginliğin ile yaklaşıyorsun.


nedendir hiç bilmem
hiç bilemedim
kış neden gelir, kahve neden soğur

aşığım diyenim olmadı, duydum da hani eski bir cümle gibi işte
sonra ne zaman öleceğime takıldı aklım sonra neden yaşadığıma
sonra seni nasıl tanıdığıma, ardından her şeye sığmaya çalıştım, olmadı
imkan verseler kendimi bi yere atıp kaçardım da yerimden kalkamadım
kendini sevmemeli insan, kendini sevmeye çalışmalı yoksa hep yalan dolan
çok da anlatmamalı, yalan söylemek değil de biraz susmalı çoğu zaman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder